Akâid
Dersin Hocası: Bayram Can
Bir kere ödeme yaparak canlı ders kayıtlarına erişim sağlayabilirsiniz.
- Eser : ŞERḤU’L-ʿAḲĪDETİ’Ṭ-ṬAḤÂVİYYE
Bu eser el-ʿaḳīdetü’ṭ-ṭaḥâviyye üzerine yazılmış bir şerhtir. Kapalı olan yerler açıklanmış ve kelimelerin manaları üzerinde durulmuştur. Kitabın iyice anlaşılması üzerine geniş ve yerinde izahlar yapılmıştır. Muğlak yer kalmayacak kadar güzel ve sade bir dille yazılmıştır. Bu şerhi okuyan okuyucu zihninde yeni ufuklar açarak ehl-i sünnet akaidi üzerinde kendini önemli bir dereceye getirir.
- EL-ʿAḲĪDETÜ’Ṭ-ṬAḤÂVİYYE
Ebû Hanîfe ile öğrencileri Ebû Yûsuf ve Muhammed’in itikadî görüşleri çerçevesinde Sünnî itikad esaslarını ihtiva eden bir risâledir. İslâm dünyasında Sünnî çevrelerde büyük kabul görmüş ve üzerine birçok şerh yazılmış, müstakil şekilde ve şerhleriyle birlikte birçok neşri yapılmıştır.
Asıl adı Beyânü akāʾidi Ehli’s-sünne ve’l-cemâa’dır. Risâlede, başta tevhid konusu olmak üzere çeşitli kelâm meseleleri klasik kelâm tasnifi içinde ve selef metoduyla incelenmiştir. Ebû Ca’fer et-Tahâvî bu eserinde, Sünnî akîdeyi savunan diğer bazı selef imamları gibi Ehl-i sünnet dışı fırkaların görüşlerine karşı reddiye tarzında bir metot kullanmak yerine, bizzat kendisinin de eserin başında belirttiği gibi, genellikle Ebû Hanîfe ile önde gelen öğrencilerinden Ebû Yûsuf ve Muhammed’in görüşlerine ağırlık vermiştir. Eserde, Sünnîliğin şiârı kabul edilen ve inanılması zaruri görülen hususlar tartışmasız olarak, kısa fakat anlamca zengin cümlelerle ifade edilir. Risâle Ebû Hanîfe’ye nisbet edilen itikadî görüşleri ilk ve en doğru şekliyle tesbit eden kaynaklardan biri olması bakımından özel bir değer taşır.
Büyük boy on sayfa hacminde olan risâlede önce Allah’ın birliği zât ve sıfatlar açısından ele alınır ve Allah’ın sıfatlarında herhangi bir değişikliğin söz konusu olamayacağı hususu özellikle belirtilerek sıfatla ilgili nasların te’vilsiz kabul edilmesinin önemi üzerinde durulur. Nübüvvet konusunda sadece Hz. Muhammed’in peygamberliği anlatılır ve peygamberliğin sona ermiş olması hususuna ağırlık verilir. Kur’an’a, kelâm sıfatının bir tecellîsi olması açısından bir yorum getirilir ve mahlûk olmadığı naklî delillerle ispat edilmeye çalışılır. Kader meselesinin çözülemeyen bir ilâhî sır olarak kalacağı belirtilir. Risâlede istitâat*ın fiilden önce de var olduğu kabul edilmek suretiyle konuya Ehl-i sünnet açısından orijinal bir izah getirilir. Böylece eserin, meselenin çözümünde sonraki Ehl-i sünnet kelâmcılarına rahatlatıcı bir zemin hazırlamış olduğu söylenebilir. Risâlede önemle işlenen diğer bir konu da içtimaî yapının huzur ve selâmetidir. Ashabı sevmenin mecazi anlamda da olsa din ve imandan sayıldığı, onlara kin beslemenin ise yine aynı anlamda küfür ve isyan olduğu belirtilir. Müslümanların halife ve imamlarına itaatları, günah işlemeyi emretmedikleri müddetçe, Allah’a itaat gibi farz telakki edilir. Risâlede inanç esaslarının hemen bütün konuları, karşı görüş ve tartışmalara yer verilmeden, genellikle âyet ve hadislere dayanan veciz cümlelerle ifade edilir. Eserin sonunda Müşebbihe, Cebriyye, Cehmiyye ve Kaderiyye gibi fırkaların görüşlerinden sakınmak gerektiğine de işaret edilir.
Üzerine tarih boyunca muhtelif dönemlerde şerhler yazılmış olan bu kurucu metin, yazık ki son dönemlerde ülkemizde neredeyse unutulmaya terk edilmiş.
- Müellif: MEYDÂNÎ, ABDÜLGANÎ B. TÂLİB
1222 (1807) yılında Dımaşk’ın Meydan semtinde doğdu. Temel eğitimini babasından aldı ve Kur’an’ı ezberledi. Seyyid Muhammed eş-Şürefâ Mektebi’ni bitirdikten sonra Ömer Efendi el-Müctehid’den Hanefî fıkhı, ferâiz, hadis ve nahiv okudu. 1244-1252 (1828-1836) yılları arasında hizmetinde bulunduğu Hanefî âlimi Muhammed Emîn İbn Âbidîn’den fıkıh, usul, hadis ve Arapça dersleri aldı. Ayrıca yardımcılığını yaptığı Hasan b. İbrâhim el-Baytâr, Şeyhülislâm Bâcûrî, Abdurrahman b. Muhammed b. Abdurrahman el-Küzberî, Ebû Osman Saîd b. Hasan b. Ahmed el-Halebî, Abdülganî es-Sakatî, Hâmid el-Attâr, Abdullah el-Kürdî, Mekke Hanefî müftüsü Abdullah el-Mîrganî, Mısır ulemâsından Mustafa Mübellit, Yafa müftüsü Hasan b. Selîm b. Selâme ed-Decânî, Kudüs müftüsü Tâhir Efendi ile Ahmed Baybars’tan ve defalarca gittiği hac sırasında Hicaz ulemâsından faydalandı. Fürû, usul ve münazara konularında saygın bir mevki elde etti. Tartışma meclislerinde kendini göstermeyi sevmez, ancak sorulara cevap vermekten kaçınmaz, ilmini gizlemezdi. Şairlik yönü de bulunan Meydânî’nin talebeleri arasında Tâhir el-Cezâirî, Saîd b. Abdullah eş-Şertûnî ve Bağdat nakibi Selman Efendi el-Kādirî gibi şahsiyetler bulunmaktadır. 1860 yılında Dımaşk’ta müslümanlarla hıristiyanlar arasında çıkan çatışmalar sırasında etkili vaazlarıyla halkı yatıştırarak binlerce kişinin hayatına mal olabilecek gelişmelerin önüne geçti. Zühd ve takvâ sahibi bir âlim olan Meydânî camilerin imarı, fakirlerin gözetilmesi gibi hayır işleriyle uğraşırdı. 4 Rebîülevvel 1298 (4 Şubat 1881) tarihinde Dımaşk’ta vefat etti. Kabri şehrin doğu tarafındaki Bâbullah Kabristanı’ndadır.