Tefsir Okuması
Muktetaf min Uyûni’t-Tefâsîr[1]
1964 yılında Sofya’da tamamlanan eser İstanbul’a göç sırasında sınırdan geçirilmesine izin verilmeyince Mustafa Hayri Efendi onu bir başkasına emanet bırakmış ve eser İstanbul’a daha sonra zorluklarla getirilebilmiştir. Tefsirin müellif nüshası neşredilmesi için 1980’li yılların başında Şerif Bucak tarafından Muhammed Ali es-Sâbûnî’ye verilmiş ve onun tarafından tahkik edilerek el-Muktetaf min Uyûni’t-Tefâsîr adıyla yayımlanmıştır.
Mustafâ Hayrî Efendi, te’lif etmiş olduğu “el-Muktetaf min Uyûni’ t- Tefâsîr’inde, tefsir açısından klasik rivâyet-dirâyet sentezli tefsir yöntemini kullanmıştır. Müellif, âyetleri tefsir ederken çoğu zaman, başka âyetlerden delil getirerek, hadîsle destekleyerek, bazen de tabiûn görüşlerinden yararlanarak tefsir etme metodunu sıkça kullanmıştır; zira âyetleri tefsir etmenin en doğru yolu rivâyettir. Müellif, birçok yerde başka tefsir kaynaklarından da nakillerde bulunmuştur.
Müfessir, bu eserinde sade bir üslûp kullanmış, konuları fazla ihtilaflara dalmadan ve akıcı bir şekilde aktarmıştır. Müellif, klasik tefsir kitaplarındaki rivâyet ve dirâyet metotlarını başarıyla uygulamıştır. Bazı yerlerde, âyeti tefsir etmeye başlamadan önce mukaddime yapar sonra tefsire geçer. Sûrelerin başında sûre isminde ihtilaf varsa veya müteaddid isimleri varsa bunları serdetmiş. Mekkî veya Medenî olduklarını açıklamıştır.
Mustafâ Hayrî Efendi, bir taraftan nahvî tahlillere ve kelimelerin iştikakına yer verirken diğer bir taraftan da şiirden deliller getirmek sûretiyle Arap dilindeki birtakım inceliklere işaret etmeyi ihmal etmemiştir. Anlamı belirlemede önemli bir fonksiyonu olan sebeb-i nüzul rivâyetlerini aktarmıştır. Âyetlerde geçen kıssaları bazen ayrı başlıklar vererek ayrıntılı bir şekilde beyan etmiştir. Hz. Musa ve bakara kıssasında olduğu gibi. İtikâdî konulardaki âyetleri izah ederken Ehl-i Sünnet görüşleri doğrultusunda hareket etmiştir. Bazı yerlerde diğer itikadî mezheplere değinir ve görüşlerini reddetmiştir. Ahkâm âyetlerini izah ederken fıkhî konuları açıklamış, Hanefî mezhebinden yana tavır takınmış ve mezhep farklılıklarına vurgu yapmıştır.
Tefsirin diğer özellikleri şöyle sıralanabilir:
- Kırâat farklılıklarını zikrederek âyetin farklı anlamlarını izah etmiştir.
- Tıbbî konulara girmiştir.
- Sual ve cevap yöntemini kullanımıştır.
- Darb-ı meselleri açıklamıştır.
- Bazı yerlerde Luğavî ve istilahî anlamları vermiştir.
- Anlam genişlemesine değinmiştir.
- Âyetlerdeki Bed’i, Beyan ve Ma’ânî ilimlerinin inceliklerini aktarmıştır.
- Üslûptaki hikmetleri açıklamıştır.
- Hurûf-i Mükattâ’daki ihtilafı zikretmiştir.
- Hurûf-i mükattâ’daki hikmetlerden bahsetmiştir.
- Kevnî âyetler hakkında astronomik açıklamalar yapmıştır.
- İlmî tefsir yöntemiyle izahta bulunmuştur.
- Bazı yerlerde bir konuda ilişkin birden fazla görüşü beyan edip, tercihte bulunmuştur.
- Bazen müstakil bir başlık altında âyetin konusunu uzunca izah etmiştir.
- Nasih ve mensuh âyetleri beyan etmiştir.
Müellif, Kaleme aldığı bu eserinde büyük başarı kaydetmiştir; zira Osmanlının son dönemlerinde bildiğimiz kadarıyla Arapça tefsir yazan tek müfessir Mustafâ Hayrî Efendi’dir. Tefsirinde hem klasik rivâyet-dirâyet tefsir metodunu başarılı bir şekilde uygulamış hem de bazı yerlerde (Mesela: kevnî âyetlerde) günümüz aktüel konulara da değinmiştir.
Mustafâ Hoca, eserinde akıcı, selis ve okuyucuyu yormayacak bir üslup izlemiştir. Edebî nükteleri ayrıntıya girmeden ve kolay anlaşılır bir şekilde aktarmıştır. Nahvî, Sarfî ve diğer dil inceliklerine gerektiği kadar değinmiş ve okuyucunun dikkatini dağıtmamaya özen göstermiştir.
[1] Buradaki bilgiler ‘‘Mustafa Hayrî Efendi ve el-Muktetaf min Uyûni’t-Tefâsîr Adlı Tefsiri’’ isimli Yüksek Lisans tezinden alınmıştır. (Basri ALAN, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı Tefsir Bilim Dalı, Diyarbakır, 2018)