Kurs bölümleri

Akaid 31 (2021-1)

Akaid Ders-1 Notları 13.01.2021

بسم الله تعالي

“İlmin kerameti, kişinin istikametine bağlıdır.”

  • Mâturîdi Akâidinin en meşhur ve ilk manzum eseri olan Bedi’l-Emâli’yi, Ebu Hasan Sırâcüddîn Ali b. Osman el Ûşî yazmıştır. 67 beyitten oluşmaktadır. Nazım şeklinde yazıldığından ezberlenmesi kolay bir eserdir ve bu sebeple yazıldığı dönemden beri İslam aleminde çok ilgi görmüştür. Emâlî manzumesi üzerine 20’den fazla şerh yazılmıştır. Molla Ali el-Kârî Şerhi en meşhur olanıdır.
  • Mâturîdi Akaidinin günümüze ulaşan en son şerhi, Nuhbetü’l Leâlî Li Şerhi Bed’il Emâlî isimli eserdir. Nubetü’l Leâli, “seçilmiş inciler” demektir. Yazarı Muhammed b. Süleyman el-Halebî er-Reyhâvî’dir. Kendisinden önce yazılan tüm şerhleri kapsayıcı mahiyettedir. Bulunduğumuz coğrafyaya yakındır.
  • Akâid, dini inanç esaslarını bilmektir. Kişinin din ile arasındaki bağdır. “A-k-d” kelimesinden türemektedir.
  • Akâid delilleri, Kur’an-ı Kerim, sünnet, icmâ ve kıyastır. Ehl-i Sünnet akâidi ve Ehl-i Sünnet Kelam ilmi, felsefe ya da Mutezile gibi aklı naklin önüne geçirmemiştir.
  • Derste şu ana kadar 67 beyitten 37’si işlendi. 

Bu derste On beytin özeti işlenmiştir. Her beytin üzerinde durulduğu dersler kayıtlı olmakla birlikte özeti kısaca ele alınacaktır:

 

1.Beyit

يقول العبد في بداء الامالي- لتوحيد بنظم كا اللألى

  • Bu kul (Siracüddin Ali b. Osman el-Ûşî) Emâlî’nin başında inciler gibi saf ve berrak nazım ile Rabbini tevhid için veya Tevhid ilmi (akâid ilmi) için der. 
  • Yazar kendinden kul (abd) olarak bahseder. Çünkü mertebelerin en güzeli kulluktur. Rasülullah (sav) risalet vazifesi esnasında en yüce mevkilerde “kul” olarak vasıflandı (İsra ve miraçta. Kurân’ın kendisine indirildiğinin bahsedildiği ayetlerde).
  • Emalî kelimesi imla kelimesinin çoğul halidir. Kitâbet ile imlâ arasındaki fark; İmlâda, bir yerden intihal (alıntı) yapılmaz, bir yere bakarak yazılmaz. Yani satırdan(başka kitaplardan) değil, sadırdan (gönülden-akıldan) yazılır. Yazar burada Emâlî derken bunun hiçbir yerden kopya edilmeden yazıldığını anlatıyor. Tevhid ilmi, akâid ilminin isimlerinden biridir. Tevhid, Allah’ın bir ve tek olduğunun (tevhidinin), amel ve itikad yönünden hayatımızda kabul edilmesidir. 

 

2.Beyit

اله الخلق مولانا قديم – و موصوف باوصاف الكمال

  • Mahlukatın ilâhî olan Mevlamız kadîmdir ve Kemâl sıfatlarıyla mutasavvıftır. Evveli, sonu yoktur. 
  • Allah lafzı hakkında Kûfeliler لاه ifadesine (gizli-sır manasında) başına elif lam takısı getirilerek الله olmuş der. Basralılar ise اله (ma’bud) kelimesinin başına elif lam takısı getirilir der. Yazarımız “ الله lafzı müştak bir lafız  değildir, hiçbir lafızdan türememiştir” der. Rabbimize mahsus bir isimdir. Kur’ân’da 2698 defa geçmektedir. 
  • Mevla ifadesinin 20’den fazla manası var. “Efendi”, “sahip”, “mâlik”, “nimet kendisinden hasıl olan” manalarında kullanılır. Kadîm, geçmişte yok olduğu bir vakit  düşünülemeyendir. Bu kelimeyi günlük lisanda ‘kadim dost’ şeklinde biz de kullanıyoruz. Bu şekilde kullanıma ‘Kıdem-i Zamâni’ denilir. Allah (cc)’nün kıdemi ise ‘Kıdem-i Hakikî’dir. 

 

3.Beyit

هو الحي المدبر كل أمر – هو الحق المقدر ذو الجالل

  • Allah-û Teâlâ Hayy’dır, ezelden ve ebeden hayat sahibidir, ölmez. O her işi idare edendir. Yine O, mevcudiyeti ve ulûhiyeti gerçek olandır, azamet sahibidir. 
  • Bizde de hayat sıfatı var ancak arızidir. Biz yokken yoktu var olunca geldi, ölünce de yok olacak. Allah-u Teâlâ’daki ise zâtî sıfattır, O’ndan ayrılmaz.

 

4.Beyit

مريد الخير والشر القبيح-ولكن ليس يرضي بامحال 

  • Allah-û Teâlâ, hayrı ve çirkin olan şerri irade edendir. Fakat şerre rızası yoktur. 
  • Mürid, irade eden demektir. İradenin zıttı ikrah (zorlamak, mecbur bırakılmak) demektir.
  • Eğer Kötü olan şeyler Allah’ın iradesi dışında gerçekleşiyor denilirse, Allah (cc)’nün isteği dışında birşeyler gerçekleşiyor demek olur ki bu düşünce batıldır. 
  • Biz irade-i cüzîyemizle tercih ederiz, irade ederiz, şerri de hayrı da Allah yaratır. Bizim ceza veya mükafat ile karşılık bulmamız ancak bu tercihlerimiz ve kesbimiz sebebiyledir. 
  • Mutezilenin görüşüne göre hayrı Allah yaratır, şerri insan yaratır. Bu görüşün kabul edilmesi Allah’tan başka yaratıcı olmasını gerektirir. Bu da insanı şirke ve küfre götürür.

 

5.Beyit

صفا ت الله ليست عين ذات – ولا غيرا سواه ذا انفصال 

  • Allah’ın sıfatları, Zatının aynı değildir. O’nun sıfatları Zatının aynı olsaydı sıfatları adedince Zatının olması gerekirdi. 
  • Aynı zamanda Zatından gayrı da değildir. Zira Zatından ayrılabilen bir şey olsalardı sıfatlara kadim desek, Allah’ın dışında başka kadimler kabul etmek gerekirdi. Eğer sıfatlar sonradan yaratılmış desek, Allah (cc) mahlukatına muhtaç olmuş olurdu.  Allah’ın sıfatları ise zatından ayrılmaz. 
  • Hem Zâtî hem fiilî sıfatları hâdis(yaratılmış) değildir.

 

6.Beyit

صفات الذات والا فعال طرا- قديمات مصونات الزوال 

  • Allah-û Teâlâ’nın zâtî ve fiilî sıfatlarının hepsi kadîmdir, ezelîdir. Yok olmaktan korunmuşlardır. 
  • Eş’ariler “zâtî sıfatlar kadim, fiili sıfatlar hadistir” derken, Mâtürîdîler “zâtî ve fiili sıfatların hepsi kadimdir” demiştir. 
  • Fiili sıfatlar, tekvin sıfatının içerisine giren sıfatlardır ki kısaca şunlardır:

Tahlik (eşyanın yaratılması), Terzik (canlıların rızıklandırılması), İmate (mahlukatın canının alınması), İbda (örneksiz yaratmak), İnşa (mahlukatı geliştirmek büyütmek), İhya (diriltmek), ve diğerleri.

 

7.Beyit

نسمئ الله شيئا لا كالاشئاء-وذاتا عن جهات الست خال

  • Allah-û Teâlâ’ya “şey” denilebilir, ancak bu kelimeden kastedilen mana “mevcut olan” demektir. Ancak mahluk olan hiçbir şey gibi değildir.
  • Allah (cc)nu altı yönden münezzeh olarak “zat” diye de isimlendiririz. 
  • Ehli Sünnete göre Şeriatin asıllarında (Kur’an ve Sahih Sünnette) Allah (cc) için kullanılan ifadeleri bizde Onun için kullanabiliriz. 
  • Eşariler, “tazim kastıyla da olsa Allah hakkında kendimizden bir şey söyleyemeyiz” derler. Matüridilere göre “tazim kastıyla olan ve O’nda bir noksanlığı zihne getirmeyecek ifadelerle Allah (cc) nu isimlendirmek caizdir”. 
  • Bununla beraber Kuran’da geçen ‘Allah kâfirlerle alay eder’ gibi ayetlerde geçen ifadeleri alınıpp da -haşa- “el-Müstehzî (Alay edici)” denilemez.

 

8.Beyit

وليس الا سم غير المسمي – لدى اهل البصيرة خير ال

  • Ümmetin en hayırlısı olan basiret ehline, yani Ehl-i Sünnete göre isim, müsemmanın gayrı değil (aynı) dir. 
  • İsim, müsemmanın aynısı mı? Gayrısı mı? Sorusunun yanıtı, Ehl-i Sünnete göre isim müsemmanın aynısıdır. Allah’a ibadet edin dendiğinde isme ibadet edin değil zâtına ibadet edin demektir. 
  • İsim müsemmanın gayrısıdır diyenler de vardır. 

 

9.Beyit

وما ان جو هر ربي وجسم – ولا كل وبعض ذو اشتمال 

  • Benim Rabbim cevher de cisim de değildir. Yine O, parçalardan oluşmuş bir bütün veya bütünü oluşturan parça değildir. O yaratılmışlık özelliklerine de sahip değildir. 
  • Cevher =Arazların kendisiyle kaim olduğu şey
  • Araz = Cevhere ihtiyaç duyan. 
  • Allah (cc) şekil, hudud, sayı, parçalanma kabul etmez.

 

10.Beyit

وفي الا ذهان حق كون جزء- بالا وصف التجزى يا ابن خالى

  • Bölünmeyi kabul etmeyen en küçük parçanın mevcudiyeti, aklen sabittir. Ey dayımın oğlu bunu böyle bil.
  • Ne kadar bölersen böl bölünmeyen bir parça illaki vardır. Bölünemeyecek en küçük parça mevcuttur. Buna “el-cüz’üllezi lâ yetecezzâ” denilir. Bir şey sonsuza kadar bölünse sonsuz olur. Sonsuz ise sadece Allah’tır.